Her Şey Benim Elimde!


Baharın gelmesiyle içimiz kıpır kıpır, bir taraftan yazın heyecanı bir taraftan kışın mahmurluğundan uyanmak, ne güzel ki doğanın uyanışı ile her bir hücremiz ayrı ayrı canlanıyor. 

Kimimiz bu duyguları yaşarken kimimiz de biraz endişeli. Fiziksel dünyanın çok fazla ön planda olduğu bir bilinçle yaşadığımız bugünlerde adeta merkezimize koyduğumuz dış görünüşümüzü değiştirmek için kadın erkek neler neler yapmıyoruz ki. Diyetler, kremler, estetik bir dizi işlemler.  

Birçok diyet, spor programı yaptıktan sonra yine eski halimize neden kısa bir sürede geri dönüyoruz? Bazıları ne kadar çok yiyor ama neden kilo almıyor ve nasıl hep fit kalabiliyorlar?  Bazılarımız için hayat çok kolay iken bazılarımız için neden bu kadar zor ve neredeyse her şey mutsuzlukla sonuçlanıyor.  Peki ne oluyor ki bu aynı programlar, aynı işlemler farklı zamanlarda farklı sonuçlar veriyor ve kişiden kişiye değişiyor? Hayat acaba herkes için adil değil mi? Bunun bizim bilinç seviyemizle, bakış açımızla bir ilgisi olabilir mi?

Tıbbın epigenetik bilimi ispatlamıştır ki hücreler tüm bu değişimleri oluşturan bilgileri içeriden yani kendi yapılarından almıyor. Her bir hücrenin, organın ve bedenimizin “morfojenik alan” denilen bir enerji alanı var ve bu alanlar tüm organ, hücre ve DNA’mız ile eş zamanlı olarak bağlantılı çalışıyor. Yani bugüne kadar genetik kodlarla geçtiği sanılan birçok hastalık, kilo vb  bedensel durumları oluşturan bilgileri biz kendimiz, aklımızdan geçen düşüncelerle, çevremizde gördüğümüz kabul ettiğimiz inanç kalıpları ile seyrettiğimiz bir dizi bilinç yapımızı etkileyen program ile ilgili birimlere aktarıyoruz. Dışarıdan gelen ama patronu biz olduğumuz sinyalleri bizzat ilgili yere bilerek ya da bilmeyerek kendimiz aktarıyoruz. 

Düşüncelerimizin bu kadar yaratıcı olduğunu bilmeden ehliyetsiz araba kullanır gibi oraya buraya çarpıyoruz. Bilinç seviyemizdeki bu az doğru kodlar bilimin güçlenmesi, Newton fiziğinin yaşamımızın her alanına akması ile daha da çok yerleşmeye başladı.  Şimdilerde ise Kuantum fiziği ile bir zamanlar doğru kabul edilen insan vücudunun bir makine olduğu gerçeği artık bilim dünyasında da geçerliliğini kaybetmeye başladı. Beynimizin tüm hücrelerimizi değil kalbimizin beynimizi yönettiği biliniyor. Fakat bu konulardaki sesler o kadar kısık ki adeta ne kadar az insan duyarsa o kadar iyi olur düşüncesi ile bilim dergilerinin en görünmeyen köşelerinde, televizyonlarda en seyredilmeyen saatlerde ve en karmaşık cümlelerle bizlere aktarılıyor. Neden mi? Tabi ki ilaç sanayi üzerinden kim bilir kimlerin cebi doluyor. Çıkarlarını düşünen birçok kişi insan sağlığını, bedenini kendi inanç kalıpları ile iyileştirebileceğini bilinsin istenmiyor. Bu bilgiyi elinden geldiği kadar yaymaya çalışan doktorlarımız ve bilim insanlarımız da var tabii ki, aşağıda bazılarını sizlerle paylaştım.

Hepimizin en basit ve sade bir şekilde çocuklarımızdan yaşlılarımıza kadar bu bilgileri aktarmamız gerektiğine inanıyorum.  Düşünce kalıplarımızı değiştirerek, bilinç seviyemizi farklı bir farkındalığa çıkararak hastalıklarımızı iyileştirebileceğimizi, sağlıklı bir beden içinde yaş alacağımızı, istediğimiz kiloda yaşayabileceğimizi bilmenizi istiyorum.
Sevgi ve farkındalıkla kalın.

Sakine Özdemir
www.sakineozdemir.com
sakine@sakineozdemir.com
Sorularınız ve bireysel danışmanlık almak için aşağıdaki mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu konularla ilgili o kadar detaylı bilgiler meraklısı için;
Kitaplar;
İnancın Biyolojisi (Bruce Lipton)
Kadınlığın Keşfi (Ayşe Duman)
Sırlar Kitabı (Depaak Chopra)





#farkindaliklayasamak #bilinc #beden #morfojenik #enerjialani #saglik #hastalik #genckalmak #bakisacisi #dusunce #duygu #ilacsanayi #bilim #epigenetik #brucelipton #yasam #kuantum #kuantumfizigi #saglik #diyet #beyin #kalp #hücre





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Titreşimlerle Yaşıyoruz

Lambadaki Cin

Zihin Kapısı