Lambadaki Cin


Hepimiz "Lambadaki Cin"in karşımıza çıkmasını ve "Dile benden ne dilersen!" demesini şüphesiz isteriz. Peki o cin gerçekten varsa ve lambamız da her zaman bizimleyse fakat biz bu lambayı doğru şekilde ovamadığımız için Cinimiz bizimle buluşamıyorsa...

Bütün bir hayatı Sevgili Cinimizi bekleyerek geçirirken, o bizim burnumuzun dibinde hatta ondan bile daha yakınsa...

Ne güzel olurdu değil mi?

Cinimiz ile buluşmak, hayallerimizi anlatmak, yapmak istediklerimizi ve merak ettiklerimizi paylaşmak. Hatta kendimize bile itiraf etmekten korktuğumuz tüm duygularımızı en yalın bir şekilde açığa çıkarsak. Hayal kırıklıklarından korkmadan sadece en saf halimiz ile paylaşsak, birlikte dönüştürsek ve deneyimlesek.

Bu Cin'in kim olduğunu bilmiyor olabilirsiniz ama her an size sizden daha yakın bir şekilde onun içindeki potansiyeli görmenizi, keşfetmenizi bekliyor.

Çok mu merak ettiniz! Bilinçaltınız.

Hani her şeyi depolayan hiçbir şey unutmayan, en ufak hücrenizde bile neler oluyor farkında olan bilinçaltınız.

Siz onu tam potansiyeli ile kullanana kadar sadece arşivdekileri tekrar tekrar karşınıza çıkaran...

Hadi, şimdi bu Lambadaki Cinimizi biraz tanıyalım. Ne yapar? Nasıl çalışır? Korkmayın hemen, mümkün olduğu kadar en sade biçimde anlatacağım ki teknik kısımlarda kaybolmayın,

Önce Sevgili Lamba Cinimiz ile nasıl bir dille konuşmamız gerektiğini anlayalım.

Bilinçaltından bahsederken bilinç ve zihin kavramlarını da biraz anlamak gerekiyor.  Zihnimiz aslında en değerli varlığımız. Bir parçasını bilinçli düşüncelerimiz bir parçasını da bilinçaltından gelen kayıtlarla oluşan alışanlıklarımız oluşturuyor diye düşünebiliriz.

Her an her dakika zihnimizle birlikteyiz hatta bazen hangisi biziz karıştırdığımız bile oluyor. Birçoğumuz zihnimizi kendimiz ile aynı şey sanıyoruz. Oysa biz insan deneyimi yaşayan "Ruhsal Bir Varlığız" sadece bir zihin olamayız. Zihnimiz yaratıcıdır ve yaşadığımız hayat sadece onun yansımasıdır. İsterseniz orada bir gül bahçesi yaratabilir isterseniz de  kurak bir çöl.


Bilinçaltı eğer otomatik pilot gibi hareket etmiyorsa -çoğu zaman böyle hareket ediyor- bilincin aktardığı ne varsa harekete geçirmek ve zihnimizden geçeni başarmak zorundadır. Yani siz farkına varana kadar gün içinde yaşadıklarınızın yüzde doksan yedisine yakını otomatik pilot gibi çalışan bilinçaltından gelir. Bilinçaltı bu düşünce bizim için uygun, bunun sonucunda mutlu oluruz, mutsuz oluruz, bunlarla hiç ilgilenmez, tıpkı Lambadaki Cin'in sadece dileklerinizi yaptığı ve bunları sorgulamadığı gibi.

Bilinçli tarafınız ise dileklerinizin kendisidir. Aklınızdan geçen her düşünce yaratıcı bir tohumdur. Düşünsenize bir gününüz içinde istediğiniz hayata mı odaklanıyorsunuz, yoksa korkular, endişeler, kaygılar, yargılar, varsayımlar mı yaratıyorsunuz. En çok da şunu söyleriz "Böyle olacağını tahmin etmiştim" Şimdi soruyorum, tahmin mi ettiniz yoksa varsayımlarınızla yarattınız mı? Bilinçaltının bağlı olduğu yasa şudur. Yorumlama, sorgulama, sadece yap! O da ona verilen talimatı uygular, her zaman, her koşulda. Şunu dediğinizi duyar gibiyim. Kim kendini mutsuz etmek ister. Maalesef büyütülme şeklimiz, kültürümüz, hep korkulara, karşılaştırmalara ve varsayımlara dayalı. Bilinçaltımızın en temel kodları 0-5 yaş arasında atılıyor ve sonrasında iyiyi düşünmek yerine olumsuzu düşünen, böylece bunu deneyimleyen oluyoruz farkına bile varmadan. Sonrasında da kurban olduğumuz bir hayatın adımları içinde kendimize acıyarak, başkarı tarafından acınmayı bekleyerek yaşayıp gidiyoruz.

Peki yapılacak bir şey yok mu? Tabi ki var! Dur diyebilir, değiştirebilir, İçinizdeki Cin'den gerçek isteklerinizi isteyebilirsiniz. İlk adım "Farkındalık".
Yaşadıklarınızın sorumluluğunu almak, bunu yapabileceğinizi bilmek.

Bilinçatına bunu nasıl yaptıracağımızı anlamak için biraz daha devam edersek, ikinci adım olarak da duygularımızın da düşüncelerimiz ka kadar önemli olduğunu anlamak. Her şey düşünce ile başlar, duygu ile hayat bulur.

Aslında bana göre duygu ve düşüncenin işbirliği yapması birlikte yaratıcı olması tezahürün en koruyucu adımı. Yoksa düşündüğümüz her şey anında olurdu. Düşünün bilinç akışınızı, bir gün içinde nereden nereye atlıyor, birini çok seviyorum deyip, 5 dakika sonra nefret ediyoruz. Dünyanın öbür ucuna gidiyoruz, geliyoruz, sanırım sadece düşüncelerimiz olsaydık oradan oraya atlayan bir varlık olurduk, hele de günümüzde ne kadar çok düşünce oluşturduğumuzu hatırlarsak;
Bir insanın aklından;
Günde ortalama 60 bin civarında düşünce oluşturuyoruz.
Bu düşüncelerin 50 bin civarı sadece geçmiş ile ilgili
10 bini ise gelecek
O zaman geçmişte kalarak nasıl farklı bir gelecek yaratabiliriz ki?


Kısaca bilinçaltı sadece düşüncelerle çalışmış duyguları devre dışı bırakmış  olsaydı sanırım "Dokunduğu Altın Olan Kral"ın hikayesi gibi bir andan başka bir ana sürekli atlar, hiçbir şeyden tat alamadan ve bir yere ait olma hissini yaşayamadan deneyimlediğimiz bir hayatımız olurdu.  İşte bunu yaşamamak için bilinç ve bilinçaltı arasında şöyle bir ilişki var,  üçüncü adım olan düşünce ve duygu aynı şeyi istediğinde bilinçaltı dileği gerçekleştirmek için iş başına geçiyor. Peki çoğu zaman biz ne yapıyoruz? Düşüncelerimizle hayallerimizi yaratsak da içimizdeki duygular "Nasıl olacak ki?Yapamam ki, bu sadece hayal", diyerek kendi kendimizin önünde engel oluyoruz. Diyelim ki;
Yeni bir iş istiyoruz, duygularımız da daha düşününce bile bizi heyecanladırıyor ve içimiz  kıpır kıpır oluyor, işte bu anda bilinçaltı beyin aracılığı ile elektrik sinyalleri ile bir manyetik alan oluşturuyor. İşte bizim tesadüf dediğimiz dizilim ve hizalanma bu sırada başlıyor. Yeni karşılaşmalar, fikirler, olasılıklar yaratmaya başlıyoruz. Tabi ki bu konuda duygular değiştiğinde hizalanma tekrar farklı bir alanda farklı olasılıkların buluşması olarak karşımıza çıkıyor. Yeni iş ile ilgili geçmiş deneyimlerimiz de istemediğimiz sonuçlar var ise onları düşündüğümüzde de tekrar karşımıza eskisi ile aynı olan bir durum çıkıyor. Kısaca bizler her an başka bir deneyimi yaratabilecek kadar güçlüyüz, bu da bizim Lambadaki Cinimiz!

Hadi şimdi istediğiniz bir deneyim için;
Yukarıda bahsettiğim ilk üç adımı gerçekleştirin. Dördüncü ve en önemli adım ise HAREKETE GEÇİN! ERTELEMELERİ BIRAKIN VE ŞANSINIZI KENDİNİZ

YARATIN.

Sakine Özdemir
www.sakineozdemir.com
sakine@sakineozdemir.com
Sorularınız ve bireysel danışmanlık almak için aşağıdaki mail adresinden ulaşabilirsiniz.


#farkindaliklayasamak #farkindalik #bilinc #bilincalti #frekans #bakisacisi #dusunce #duygu #yasam #kuantum #kuantumfizigi  #spiritüel #ruh #ego #istek #enerji #sezgi #kalp #nese #sevgi #mutluluk #özgür #deneyim  # cocuk #tam #butun #sevgi #guven #donusum #duygu #dusunce #kalp #beden #tesaduf #bilincalti #deneyim #gecmis #gelecek #sifa #ertelemek #fikir 
                                           

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Titreşimlerle Yaşıyoruz

Zihin Kapısı